Alacakaranlık Kuşağı Dizisi

Melisa Parlak
9 min readDec 22, 2019

--

Ya da Twilight Zone: 1959 yılından 2019’a Detaylı Bir İnceleme

Zamanın kıymetini bilmeye çalışan bir insan olarak Twilight Zone’un her bir bölümü için gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: “Evet, hayatınızdan 25 dakika kadar aldığı doğru (yeni versiyonda bir saate yakın) ama karşılığında -istisnasız- size üzerine düşünebileceğiniz şeyler veriyor.”

Alacakaranlık Kuşağı Nedir?

İlk olarak orijinal seri haliyle 1959–1964 yılları arasında toplamda 156 bölümle beş sezon devam eden Alacakaranlık Kuşağı normal insanların başına gelen anormal kesitlerden oluşan, her bölümü birbirinden bağımsız bir yapım olarak karşımıza çıkmakta.

Alacakaranlık Kuşağı Dizisi Kaç Bölüm?

İkinci kez 1985–1989 yılları arasında yeniden çekilen -hatta birkaç bölümüne Wes Craven imza atmıştır- ve üç sezon süren, toplamda 65 bölümle tadı damağımızda bir kez daha kalan dizi hala özgünlüğünü ve popülerliğini bir hayli korumakta. Dizinin bu versiyonunda toplamda beş bölüme Story Editor olarak imza atan efsane bir isim görmekteyiz: Dizilerin şahı Game of Thrones’un yaratıcısı George R. R. Martin.
(Bu dikkat çekici detay bize şunu açıkça gösteriyor; başarı gerçekten tesadüf değil ve insanlar her ne oluyorlarsa -çok yaratıcı, best seller, süper zeki vs.- bu bir gecede olmuyor :)

Üçüncü kez yine Forest Whitaker tarafından hikayesi anlatılan versiyonu 2002–2003 yılları arasında bir sezon 43 bölüm ile dünya çapında büyük ilgiyle izlendi. (Bu kısımlara ilerleyen kısımlarda daha derin değineceğiz.)

Dördüncü kez karşımıza çıkan, son olmayacağına inancım tam, 2019’da tekrar çekilen dizi bazı farklılıklara rağmen başlangıcını yadsımadan dolu dizgin şekilde 2020'ye bizlerle ilerliyor.

(Ben de olayın kıymetini bilenlerden biri olarak oh çok şükür inşallah hiç bitmez maşallah hep böyle devam eder diyerek izlemeye devam ediyorum.
Bu yazımı internetin de verdiği ulaşılabilirlikle bugün bile orijinal seriyi piksel piksel ve siyah beyaz da olsa benim gibi hayranlıkla izleyen muhteşem insanlara armağan ediyorum. Ne kadar keyif alarak yazdığımı tahmin edemezsiniz :)

Bilenlere ve Bilmeyenlere: Tüm Bilinmeyenleriyle Alacakaranlık Kuşağı Konusu

Twilight Zone’un uzayda, zamanda, mekanda ve zihinlerde yaratıcılığıyla sınır tanımazlığı ile Doctor Who ile kapışır cinsten bir dizi olduğunu söyleyebiliriz.
Bu tüm bölümleri ve oyuncuları birbirinden bağımsız ilerleyen mini dizi; sadece psikolojik korku, bilim kurgu ile yetinmeyip parapsikolojik ve gizem ögeleriyle bizi kendisine bağlıyor.
İnsanın kendine bile itiraf edemediği korkularıyla yüzleştiği sınır tanımayan tarafsız bir bölge Alacakaranlık Kuşağı. Hayata dair ve kesinlikle hayatın içinden. Karakterler de bizden birileri ve bir o kadar içten.

(Günümüzde yaşayan insanlar olarak bu seri konusunda çok şanslı olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Dizinin gittikçe güzelleşen dört farklı versiyonunu görebilme imkanına sahibiz.)

Alacakaranlık Kuşağı konusuyla izleyiciyi empati yapmaya davet ediyor. Karakterle ve olaylarla bütünleştirerek izleyicinin algılarını ters yüz ediyor.

Bu diziye dair en sevdiğim ve önemli bulduğum noktalardan biri de inandırıcılığı diyaloglarla veriyor oluşu.
Bir öykü yazarı olarak söyleyebilirim ki yazının en hassas detaylarından biri olan diyalog, bir yerde kurgunun belkemiğidir. Diyaloglarla hiçbir şeyi açıklamanıza gerek kalmaksızın, her şeyi anlatmadan gösterebilirsiniz.
Senelerdir hayranlıkla takip ettiğim Twilight Zone diyalogları işte tam olarak bu işlevle devreye sokuyor. Olaylara, karakterlere ve onların geçmişlerine dair izleyicinin bilmesi gereken tüm noktaları ve kesitleri lafı hiç dolandırmadan diyaloglar aracılığıyla veriyor.

Büyük Resim: Dizinin İlk Çeyreğinde Çözülen Konu

Zaman veya alan kısıtının daha bariz olarak bulunduğu sanatları icra etmek her zaman işte belki de tam da bu sebepten dolayı hem zor hem de kolay olmuştur. Zor olmasının nedeni kısıtlanmışlığın verdiği sıkıştıramama korkumuzdur. Kolay olma nedeni ise asla detaylarda boğulmayacak oluşumuzdur.

Kısa öykü yazmak gibi kısa bir dizinin senaryosu da aynı oranda bu kolaylık ve zorluklarla beslenerek büyük resmi ilk sahnelerde koymak gerekliliğiyle hareket eder. İzlenmeye devam etmesinin olayı büyük resmin ilk çeyrekte görülmesi değil -çünkü zaten kasıtlı olarak izleyiciye sunulan bir şey- izleyişe tamamen merak ile yön veriyor olmasıdır.

Baştan sona okunup sondan başa anlaşılan bir öykü gibi heyecanı yitirmeden, tempoyu sürekli artırarak izleyiciyi aslında o yirmi beş dakika boyunca beklenmedik ve ters köşe sona hazırladığı usta bölümler sunar Alacakaranlık Kuşağı.

İlham Makinesi Bir Dizi: Chucky’den Önce Talky Tina vardı…

Alacakaranlık Kuşağı ile ilgili her yapım, günümüzde salt dizi ya da sinema değil, görsel olmasına da gerek yok hala pek çok türe, yazara ve yönetmene ilham vermektedir.

Ayrı bir yazıda ele alınabilecek kadar çok ilham dağıtan Twilight Zone’dan etkilenen en çok bilinen filmleri hemen paylaşalım: Child’s Play, What Women Want, Joe Black, The Green Mile, Final Destination, Truman Show, Liar Liar, Unknown, Toy Story, Ex Machina…

Örneğin Child’s Play’in atası olan bölüm: Living Doll. Orijinal serideki beşinci sezonun altıncı bölümüdür. 8.9 imdb puanıyla seyircinin gönlündeki yerini belli etmiştir manyak oyuncak bebek Talky Tina. Bölümün yazarlarından Charles Beaumont’a belki de katil bebek Chucky karakterinin insan formundaki adı olan Charles Lee Ray ismi ile hoş bir jest yapılmıştır kim bilir :)

Yapım pek çok yazara, filme ve yönetmene -bkz. M. Night Shayalaman- ilham verdiği gibi pek çok yazarın hikayelerini senaryolaştırarak bize sundu. Bu isimler arasında çok sevdiğim yazarlardan Ray Bradbury ve Stephen King de yer alır. Hatta Stephen King’in Türkçe’ye Karanlık Öyküler olarak çevrilen kitabı tam bir Twilight Zone senaryosu tadında bence. Yukarıda Stephen King sevenlerin dikkatinden kaçtıysa Yeşil Yol’un da bir Twilight Zone bölümünden esinlendiğini hatırlatmakta fayda var. Merak edenler için bölümün adı geliyor: “Life On Death Row” (1986)

Alacakaranlık Kuşağı izlemek isteyenler Youtube’daki Mostly Anthologies adlı kanala göz atabilir. Benim en sevdiğim bölümlerden biri olan Personal Demons da burada yer almakta.

Peki Alacakaranlık Kuşağı 2019 Konusunu ve Değişimini Spesifik Olarak Ele Alırsak…

2019 Twilight Zone’da orijinaline yine sadık kalınan bir konsept göreceğimiz aşikar. Az değişen intro, teknolojiye gittikçe uyumlanan bir jenerik. Yine de değişikliklerin bütününe bakıldığında asla rahatsızlık vermeyen, özgünlüğünü koruyan bir dokunuş diyebiliriz.

source: imdb jordan peele twilight zone alacakaranlık kuşağı

Gelelim Narrator yani Hikayeci’ye. Hikayecimiz aynı zamanda Alacakaranlık Kuşağı’nda yazar ve yapımcı olan Jordan Peele. Kendisi en az eski Hikayeci Forest Whitaker kadar nev-i şahsına münhasır. (Son yılların gözde filmlerinden Get Out ve Us gibi iki harika ve Alacakaranlık Kuşağı’ndan esinlenen filmin de Jordan Peele‘e ait olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.)

Hikayeci gerek üslup ve tarz olarak gerekse eylemleriyle ve anlatış şekliyle geçmişteki versiyonlarıyla örtüşmekte. Yine olayın geçtiği mekan(lar)da yapıyor açılış ve kapanışını.

Dizi sadece bölüm süresi bakımından radikal bir değişikliğe gitmiş denebilir. Son versiyonunda yirmi beş dakikayı aşmayan bölümler 2019 yapımında bir saate yakın sürüyor.

Verdiği mesajlar bakımından yine ve her zamanki gibi seyirciye ‘olacakla öleceğe çare bulunmaz, ne ekersen onu biçersin, geçmişinden kaçamazsın, hayat denen bu yegane gerçekle yüzleşmeli ve kabullenmelisin yavrum’ demeyi asla ihmal etmiyor.

Dizinin karakteristiğini korumak, diziyi tanınmayacak hale getirebilecek değişikliklerden mümkün mertebe kaçınmak çok ama çok akıllıca bir strateji olmuş kanımca. Bu hem geçmişte edinilen izleyici kitlesine duyulan saygıyı göstermekte ve ayrıca onları yeni versiyonda da potansiyel izleyici olarak varsaymakta hem de yeni jenerasyonda temas edecek dinamik bir izleyici kitlesine ulaşmakta başarılı olacak gibi gözüküyor.
Bunu salt koruduğu özgünlüğüyle yapmıyor 2019 yapımı Alacakaranlık Kuşağı dizisi. Etkin kullandığını yadsıyamayacağımız teknolojiyle de yapıyor.

Alacakaranlık Kuşağı’nın Diğer Dizilere Etkisi ve Teknolojiyi Ele Alış Biçimi

Teknoloji, dizinin birbirinden bağımsız tüm bölümlerinde her anlamda iç içe geçmiş durumda ve bu bize şu an aklıma ilk gelen örneklerden Black Mirror’ı anımsatıyor fakat şunu da unutmamak lazım ki Alacakaranlık Kuşağı geçmişte de sağlam kurgularıyla teknolojiyi insan kararlarıyla karşı karşıya getirerek hali hazırda Black Mirror’a ve benzer pek çok popüler ve sevilen yapıma örnek ve ilham olmuş bir dizidir.

Black Mirror izlerken ve Twilight Zone’un şimdilerde yayımlanan versiyonu henüz çıkmamışken Black Mirror benim için gerek teknikler gerekse konu bağlamında Twilight Zone tadındaydı. Şimdi 2019 versiyonunu izlerken Twilight Zone için diyorum ki: bir Black Mirror tadı var sanki.
Bunun sebebi çoğunlukla teknolojinin efektif kullanımı olsa da biraz da Alacakaranlık Kuşağı’nın ilk versiyonlarına baktığımızda bölümlerin daha keskin temalarla birbirinden ayrılıyor olması diyebiliriz.
Mesela eski bölümlerde gizem, parapsikoloji, bilim kurgu, teknoloji ve diğer şeylerle olan çatışmalar her bir bölümde ayrı ayrı işleniyordu ve bölümler geç çözülüyordu.
Yeni versiyonda ise teknoloji bir bölümde hem silah hem de mesaj, hem düşman hem de kurtarıcı olurken bölümün bütününe hakim olmak suretiyle; bilim kurgu parapsikoloji ve gizemle iç içe geçiyor. Ah evet hakim olma kısmı tıpkı Black Mirror gibi! İşte beklediğim akış ve son diyoruz.

Ayrıca eski Alacakaranlık Kuşağı versiyonlarında daha bariz duyduğumuz, 2019 yapımında o kadar sık duyamadığımız, jeneriği/müziği Lost dizisine muhteşem şekilde ilham olmuştur. Lost’un heyecanı ve tempoyu her daim doruklarda tutan müziğine dikkat ederseniz aralarındaki benzerliği muhakkak göreceksiniz. Açıkçası bu konuda değinilmesi gereken bir nokta olduğunu daha düşünmekteyim. Sanatın hiçbir alanında böylesine aşırı benzerliklere tahammül edilemeyip kopya ve çalıntı gibi söylemlerle taklit ettiği iddia edilen yapım mutlak surette suçlanmaktadır. Fakat Lost dizisinin bu esinlenmeyi Alacakaranlık Kuşağı’na adeta selam verircesine bir o kadar da yapımın (Lost’un) karakteristiğiyle bütünleştirerek yapması insanda ister istemez hayranlık ya da en azından saygı duyma durumu oluşturmakta.

Black Mirror ve Lost dizilerinin Twilight Zone ile olan bu benzerlikleri hayranlık yahut saygıyla karşılayan ben ve benim gibi insanların uluslararası takip edilen pek çok sinema sitesindeki yorumlarında böyle olduğunu söyleyebiliriz sanırım.

Yine izlerken zaman zaman Twilight Zone’a selam mı çaktı bu dedirten dizilerden -ama asla yukarıdaki gibi bariz benzerliklerle değil, sadece minik andırmalarla ve göndermelerle bunu yaptığını düşündüğüm- şu an aklıma gelen birkaçı: Buffy the Vampire Slayer, Masters of Horror, American Horror Story.

Alacakaranlık Kuşağı Yeni ve Güncel Versiyon: İlk Üç Bölümün İncelemesi ve Eskiden Yeniye Oyuncu Kadrosuna Bir Bakış

2020 twilight zone alacakaranlık kuşağı

Amerikan rüyasının sıklıkla baltalandığı 2002 versiyonunda ilk bölümden gördüğümüz Amber Tamblyn ve sonraki bölümlerde karşımıza çıkan Jessica Simpson, Portia Di Rossi, Usher, Katherine Heigl gibi ünlü, dönemin ikonik isimlerini ve şu an aklıma gelmeyen nicesini görmek mümkün.

2019 versiyonunu incelediğimizde aşırı magazinsel ya da ikonik isimlere başrol vermekten ziyade oyuncu seçimlerinde belki de değişen izlenme algılarından ve beklentilerden dolayı ya da seyirciyi olaylara kilitlemek için daha sade seçimlerle ilerlendiğine şahit oluyoruz.

The Comedian isimli ilk bölümün baş karakteri Samir Wassan Pakistanlı başarılı oyuncu Kumail Nanjiani tarafından canlandırılıyor. Evet, daha ilk bölümden dikkatimizi çeken bir şey var ki o da; Amerika’daki etnik çeşitliliğin sonunda büyük yapımlarda da kendine bir yer bulabilmesi.

Yan rollere baktığımızda daha ilk iki bölümden siyahi oyuncular dikkatimizi çekmekte. Bu bağlamda geçmiş versiyonlara nazaran daha az ayrımcı bir Amerika yapımı olduğu söylenebilir.

Bir de “Nightmare at 30,000 Feet” isimli ikinci bölümde ise yan rolde Yunan kökenli başarılı aktör Chris Diamantopoulos’u harika performansıyla Joe rolünde görmekteyiz.
(Ayrıca bu 2019 yapımı Alacakaranlık Kuşağı birinci sezon ikinci bölümü konusu çok az değişse de; orijinal serideki beşinci sezonun üçüncü bölümü olan “Nightmare at 20,000 Feet”in tekrar yapımı.)

Üçüncü bölümde siyahi iki oyuncu anne oğul olarak ana karakterlerle karşımıza geliyor. Hatta o bölümde siyahiler ve beyazların çatışması ve afro-amerikalılardan birtakım mesajlar söz konusu diyebiliriz. 2002 versiyondaki yirmi yedinci bölüm olan Rewind modifiye edilmiş haliyle 2019’da karşımıza Replay olarak çıkıyor.

2019’a Damgasını Vurmuş En İyi Gizem, Psikolojik Korku-Gerilim Dizilerinden Biri Olan Alacakaranlık Kuşağı’na Dair Şimdilik Benden Son Sözler

Alacakaranlık Kuşağı yazarı kim?

Rod Serling’in doğaüstü olaylarla gizemi, bilim kurguyla psikolojik gerilimi harmanladığı kült dizi Twilight Zone’un bir de 1983 yapımı filmi olduğunu biliyor muydunuz? Dört farklı bölümden oluşan bu 101 dakikalık şahane eserin bir bölümünün de yönetmeni Steven Spielberg.

Ayrıca imdb’den inceleyebileceğiniz 1994 yılında Twilight Zone: Rod Serling’s Lost Classics adıyla yayımlanan filmin hikayesi yine Rod Serling’den, belki de diziye eklenilmediğine pişman olunan ya da sonradan tamamlanabilmiş bölümler.

Twilight Zone konusu ne?

Şimdilerin popüler konularından ruhsal gelişim, astral seyahat, paralel evrenler, spiritüalizm ve new age kavramlarını yıllar yıllar önce psikopat müziğiyle gelen şu sözlerle yanıtlayalım Alacakaranlık Kuşağı ne demek? sorusunu:

“Başka bir boyuta yolculuk ettiğiniz,
O boyut yalnızca görsellik ve sesten ibaret olmayan ancak düşünsel olan bir boyut.
Sınırları ancak hayal gücünüzle belirlenebilen ilginç bir yolculuk.
Şimdi, Alacakaranlık Kuşağı’na giriyorsunuz.”

jeneriğiyle ve birbirinden efsane bölümleriyle zaten daha kimseler neyi bildiğini bu kadar bilmezken -ve doğal olarak bildiğiyle bildiğinden de fazla övünmezken- işlediğinden bahsetmeye belki başka bir yazıda uzunca yer verebiliriz.

Bu konularla ilgileniyorsanız dünyamızın tamamen cansız bir gezegen olarak işlendiği distopik bir bilim kurgu olan bölümüne -Voices in the Earth- göz atıp eterik bedenlere bir de Twilight Zone’da şahit olmayı deneyimleyebilirsiniz.

Hangi boyutta olursanız olun,
Sevgiyle kalın :)

Melisa Parlak

--

--